Sayfalar

Bu Blogda Ara

5 Ekim 2011 Çarşamba

Tol - Murat Uyurkulak



Annemin ağzı fazla bozuktu.
Herhalde sadece benim korkmadan bakabildiğim, baştan başa izlerle kaplı yüzünün ortasında, buruşuk bir yaraya benzeyen ağzını açar ve her seferinde aynı şeyi söylerdi: "Bizi düzdüler. Çocuklarımızı da düzecekler. İçlerinde ne kadar tarih, dua, silah ve dahi şan varsa üzerimize kusacaklar..."
Annem biraz kaçıktı. İlkokula başlamıştım, intihar etti.
Ben babasız da bir Yusuf'tum. Konsey'i gözümle gördüğüm sabah, uslu ve yaşlı bir çocuktum. Yatağımı ıslatmıştım yine. Utangaç bir serinlikle uyandım. Perdeyi araladım ve yetiştirme yurdunun kapısında bekleyen ufak tefek askeri seyretmeye koyuldum.
O askerin üniformasında, sonradan bütün hayatımı boydan boya çizecek, haki bir bıçağın bilenmeye başladığını nereden bilecektim? Çiş kokusu hoş bir kokuydu, haki tuhaf bir renkti. Hep yarım kaldım, hiç tam doymadım, tam bağırmadım, tam dokunmadım. Bıçak ruhumda dehşet bir fısıltı gibi ilerledi ve ben tam ortamdan yarıldım. Ruhuma bir hayat yakıştıramadım.
Oysa o sabahtan önce ben, henüz ruhubütün bir Yusuf'tum...



Tol - Murat Uyurkulak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder