Sayfalar

Bu Blogda Ara

29 Ekim 2010 Cuma

Kovulmuşların Evi - Ali Ayçil


Yazıhanedeki yüksekçe masanın önünde durdum ve yüzünü henüz
uyandıramamış kadından, bana bir bilet vermesini istedim.
Tırnaklarındaki ojelerin yarısı silinmiş bakımsız bir el, biletteki
koltuk hanesine özensizce yirmi bir rakamını çiziktirdi; bileti masanın
üzerine koydu ve yolculuğumun kendisini hiç de ilgilendirmediğini
hissettirecek bir soğuklukla, 'iyi yolculuklar' dedi bana. O an, kadının
ne yol ne de yolcu hakkında kafa yorduğunu, yalnızca, gelip önünde
dikilen insanlara birer numara vermekle meşgul olduğunu düşündüm. Onu,
firmanın sahibinin bir zamanlar güreş yaptığını gösteren mayolu
fotoğraf, üstünde gıda reklâmı bulunan takvim, insicamsız sandalyeler,
tozlanmış katalitik soba ve sahipleri ortada görünmeyen birkaç torbayla
baş başa bırakıp çıktım yazıhaneden. Bu şikâyetçi yüz, bu soğuk ses, bu
bakımsız tırnaklar, berrak bir yolculuk sabahının kanına girmek için
itinayla seçilmişti sanki. Kapıdan çıkarken, 'mutsuz bir ülke burası'
dedim kendi kendime; 'sabahları nasıl uyanması gerektiğini bilmeyen bir
ülke; tırnaklarından başlayarak çökmüş bir ülke...'

Kovulmuşların Evi - Ali Ayçil

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder